İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türk Macar Dostluk Derneği

Muğla’da Türk-Macar İlişkileri Sempozyumu Düzenlenecek

23-25 Kasım 2023 tarihlerinde Türk-Macar diplomatik ilişkilerinin kurulmasının 100. Yıldönümü münasebetiyle Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinde uluslararası bir sempozyum düzenlenecektir. Prof. Dr. Melek Çolak’ın başkanlığında Türk-Macar İlişkileri Araştırma Merkezi (TÜMACAM) tarafından düzenlenecek olan sempozyuma farklı disiplinlerde alanının uzmanı Türk ve Macar uzmanlar katılacaklar. Sosyal ve kültürel programla da zenginleşecek olan programa Kültür Bakanlığı, TİKA, Yurtdışı Türkler ve Akrabalar Topluluğu Başkanlığı gibi devlet kurumları ile Sıtkı Koçman Vakfı gibi kuruluşlar da desteklemektedir.

Sempozyum resmî sayfasını ziyaret etmek için tıklayınız

Sempozyumun detaylı programı için tıklayınız

Derneğimize Büyük Onur: Emre Saral’a Macar Altın Liyakat Nişanı

Türk-Macar Dostluk Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Emre Saral, çağdaş Türk-Macar ilişkileri, özellikle Macaristan’ın XX. yüzyıl başı Türk tarihinde oynadığı rolü açığa çıkarıcı araştırmalar ve bunu yayıcı faaliyetler, ve iki ülkenin kültür ilişkilerinin geliştirilmesinde oynadığı etkin rolün tanınmasından dolayı “Magyar Arany Érdemkereszt (Macar Altın Liyakat Haçı)” Nişanı ile taltif edildi.

Nişan, 13 Ekim 2023 Cuma akşamı Macaristan Büyükelçiliği Rezidansı’nda yapılan bir törenle Macaristan Cumhurbaşkanı Katalin Novák adına Macaristan’ın Ankara Büyükelçisi Viktor Mátis tarafından kendisine takdim edildi. Törende kısa bir konuşma yapan Büyükelçi Mátis, Saral’ın iki ülkenin ikili ilişkileri için çok fazla çaba gösterdiğini söyledi ve 2013 yılında “Macar Liyakat Şövalye Haçı” ile ödüllendirilen babası İsmail Tosun Saral’a da atıf yaparak Saral Ailesi’ni “iki liyakat nişanına sahip tek Türk aile” olarak nitelendirdi. Büyükelçi, Türk-Macar Kültür Yılı olarak ilan edilen 2024’te iki ülke arasında yoğun bir kültür programı olacağını hatırlatarak konuşmasını tamamladı. Macaristan Ticaret Ataşesi Dr. Péter Kövecsi-Oláh tarafından özgeçmişi okunan Saral ise nişanın kendisine takdim edilmesinin ardından kısa bir konuşma yaparak bu başarısını bu yıl evliliklerinin 50. yıl dönümünü kutlayan anne ve babasına ithaf ettiğini söyledi.

Doktorasını 2016 yılında Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsünde “Türkiye-Macaristan İlişkileri (1920-1945)” başlıklı tezle tamamlayan Saral, halen aynı kurumda görev yapmaktadır.

Saral’ı tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.

Macar Altın Liyakat Haçı

Macar Liyakat Haçı, ilgili kanun uyarınca “ulusun hizmetinde, ülkenin kalkınmasının desteklenmesinde, anavatanın çıkarlarının ilerletilmesinde ve evrensel insani değerlerin zenginleştirilmesinde üstün ve örnek faaliyetlerin takdir edilmesi için Macar vatandaşlarına ve yabancılara” verilir. Altın, gümüş ve bronz olarak üç türü vardır. Sivil ve askerî olmak üzere iki ayrı kategoride verilir. İlk defa İkinci Dünya Savaşı’nın ardından 1946 yılında verilmiş; rejim değişikliğini takiben 1991 yılından itibaren nişan üzerinde değişikliğe gidilmiştir. 42 mm çapında genişleyen şeritli bir haçtan oluşan Altın Haç’ın sapları arasında stilize bir defne çelengi (2 mm) bulunmaktadır. Yine bir defne çelengi ile çevrili merkezi alanın ön yüzünde 1990 Macaristan Cumhuriyeti arması, arka yüzünde ise “1946/1991” yılları yer almaktadır. Haç, altın kaplamadır.

János Hóvári’nin Cenaze Töreni Gerçekleşti

Macaristan’ın eski Ankara Büyükelçisi, Türk Konseyi Budapeşte Temsilciliği Koordinatörü, tarihçi, Türkolog Dr. János Hóvári , 6 Ağustos 2023’te 68 yaşında hayatını kaybetmişti. Merhumun cenaze töreni 9 Ekim 2023 tarihinde Budapeşte’deki Farkasrét Mezarlığında gerçekleştirildi.

Cenaze töreninde, Yakın dostu, tarihçi, Türkolog Prof. Dr. Pál Fodor da bir veda konuşması yaptı:

“Sevgili yas tutan topluluk!

János Hóvári’yi övme, doktora tezini eleştirme, doğum gününü kutlama fırsatım oldu. Ama hiçbiri bugünle kıyaslanamaz. Bir insan, kalbinin yarısı kopmuş gibi yaşadığı ve onu düşündüğünde hemen ağlamaya başladığı arkadaşının (savaşçı yoldaşı) aramızdan ayrılışı hakkında beş altı dakika içinde ne söyleyebilir? Bu büyük ve iyi adam hakkında söylenmesi gerektiğini düşündüğüm şeyleri başlıklar halinde sıralamaya karar verdim.

İlk kelimem: Mesafeler. János, Somogy’de küçük bir köyde doğdu ve oradan başlayarak hem gerçek hem de mecazi anlamda inanılmaz mesafeler kat etti. Önce Kaposvár’a, sonra Budapeşte’ye, sonra da dünyanın dört bir yanına… O, bu ülkeye pek çok adanmış yetenek kazandıran geleneksel, eski Macar kırsalının bir elçisidir. Ve unutmayalım: Bu mesafeleri, bugünkünden bin kat daha zor olduğu bir zamanda aştı.

İkinci ve Üçüncü Kelimelerim: Misyon ve Azim. Vásárhely’deki askerlik görevimiz sırasında zaten belliydi: János doğuştan bir halk adamıydı (homo politicus). Her şey hakkında bir fikri vardı, her şeyi değiştirmeye ve geliştirmeye çalışıyordu. Daha sonra, önemli görevlerinde de aynı şeyi yaptı. Sanki içinde dinamit vardı, onu durdurmak mümkün değildi; her hafta yeni görevler ortaya çıkardı ve diğer meslektaşlarının da çalışmasını sağladı. Geçenlerde bana yeni bir görev teklif ettiğinde, utanmış bir şekilde ona şöyle dedim: “János, Tanrı aşkına, neredeyse 70 yaşındayız, ne zaman biraz duracağız?”

Dördüncü Kelimem: Çok Seslilik. Sıkı diplomatik çalışmalarının yanı sıra araştırdı, yazdı, öğretti, ders verdi, entelektüel atölyeler kurdu, arkadaş toplulukları oluşturdu ve yönetti, sanatsal yaşamı organize etti, yetenekleri besledi, insanları eğitti. Sanki iki hayatı vardı. Tüm bunları ancak çok az uyuyarak yapabildiğini biliyorum.

Beşinci Kelimem: İletişim (Kişisel Gelişim). Çok az insan, János’un başlangıçta kendisini hem sözlü hem de yazılı olarak çok iyi ifade edemediğini bilir. Sonra bir şeyler oldu ve János kelimenin tam anlamıyla bir kalem erbabına dönüştü. Son yıllarda, tarihi makalelerini yayınlanmadan önce yorumlamam için bana gönderirdi ve ben de onun başardıklarını giderek artan bir hayret ve hayranlıkla izlerdim. Onu aynı zamanda bir diplomat olarak da gözlemledim: İletişimin ve etkinliğin öncelikle kelimelere bağlı olmadığının canlı bir örneği olarak harikaydı. János tüm varlığıyla iletişim kuruyordu, çoğu insan (diplomatların yanı sıra bayanların çoğunluğu) üzerinde temel bir etkisi vardı. Bu yüzden bu kadar çok şey başarabildi. Ankara’da büyükelçi olarak görev yaptığı kısa süre zarfında Türk-Macar bilimsel ilişkilerini geliştirmek için seleflerinin toplamından daha fazlasını yaptı.

Altıncı Kelimem: Eğitim. János, Pécs’te genç bir öğretmen olarak görev yapmaya başlamıştı. Sanırım Tanrı onu gerçekten de bir üniversite profesörü yaptı. Asıl rolü oynayan, konu hakkındaki engin bilgisi ve inanılmaz hafızası değil, ondan yayılan ve ona yaklaşan her öğrenciyi büyüleyen kişisel cazibesiydi. Onları, hiçbir şeyin tarihten daha önemli olmadığına inandırmak gibi nadir bir yeteneği vardı. Öğrenime ayırdığı süreye hiç üzülmezdi. Hatta kendi deyimiyle “okunması gerekenleri” ilk elden tanıyabilmeleri için en iyi öğrencileri ile özel ilgilenirdi.

Yedinci Kelimem: Hizmet. Elbette herkes gibi János’un da kişisel hırsları vardı. 50 yıllık dostluğumuzdan yola çıkarak söyleyebilirim ki, tanıdığım çok az kamusal figür hizmet ahlakıyla bu kadar dolu olmuştur. Onun çok sesli hareket tarzı, “aslanı bana ver” ilkesinden değil, daha iyi bir Macaristan yaratmak için yapılacak çok ama çok şeyin olduğu alanlarda ne kadar az sayıda kendini adamış yetenekli insanın hareket ettiğini görmesinden/görmeye ihtiyaç duymasından kaynaklanıyordu.

Sekizinci Kelimem: (Akıllı) Vatanseverlik. Son zamanlarda, János ve ben sık sık acı bir şekilde gözlemledik: Muhtemelen bizim neslimizle birlikte, vatana ve Macar tarihine gösterişsiz sadakati hava gibi olan Macar türü yok olacak. Onsuz hemen boğuluruz. Bu sadakat, Zigetvar ve Mohaç’taki araştırmalara ilham verip organize ettiğinde ya da Zigetvar Anma Yılı’nda, Zigetvar ile Türkler arasında arabuluculuk yaptığında da ona rehberlik etti. Bu konularda gerçekten de Petőfi’nin deyimiyle “Miklós Zrínyi’nin torunuymuş” gibi davrandı. Ve bu sadakat, günlük angarya işlerinin yanı sıra, temas halinde olduğu ülkeleri ve (çoğunlukla Türk) halkları sürekli araştırıp analiz ederken de ona rehberlik etti. Çünkü kendini onlara sevdirmenin tek yolunun onları tanımak ve anlamak olduğunu biliyordu. János, dünyanın her yerinde Macarların en iyi yüzünü gösterdi.

Dokuzuncu Kelimem: Türkiye Sevgisi. Türkiye ile ilişkilerimiz iyi bir başlangıç yapmadı: Ağustos 1976’da İstanbul’da Bayezid Camii’nin önündeki meydanda iki dolandırıcı János’un 100 Alman markını çalarak geçimimizi ciddi şekilde tehlikeye attı. Ama bunu atlattık ve on yıllar boyunca János, Türklüğe karşı derin bir yakınlık geliştirdi. İtirazlara rağmen, Türk dünyasıyla ilişkilerin önemine derinden inanıyor ve bu ilişkileri geliştirmek için var gücüyle çalışıyordu. Bunları, Macaristan’ın dünyadaki konumunu dengelemek için vazgeçilmez olarak görüyordu.

Onuncu Kelimem: Başkalaşım. Tüm kişisel sorunlarına rağmen, 68 yaşındaki János hala hayata hazırdı. En az 20 yıllık planları vardı, evlenmek üzereydi, çok şey yazmak ve gerçekleştirmek istiyordu. Bunun yerine başkalaşım geçirdi. Sonsuz yaşama geçişinin, tarihi bir Macar-Türk olayı olan Nándorfehérvár zaferini anmak için resmi kilise tatili haline getirilen, Hz. İsa’nın Başkalaşımı günü olan 6 Ağustos’ta gerçekleşmiş olmasının ürkütücü derecede mistik bir yanı var. Dünyadaki yaşamı ne kadar sevmiş olursa olsun, János muhtemelen şimdi Havari Petrus’un Tabor Dağı’nda söylediği şeyi söylüyor: “Tanrım, burada olmak benim için iyi”. Ama biz sadece şu cevabı verebiliriz: “Tanrım, János olmadan burada olmak bizim için kötü”. Geride kocaman bir kara delik kaldı ve biz onsuz nerede olacağımızı henüz bilmiyoruz ve bu başkalaşımın neden bu kadar çabuk gerçekleşmesi gerektiğini anlamıyoruz. Ama biz kimiz ki Tanrı’yı sorgulayalım? Fiat voluntas tua! (Senin isteğin gerçekleşecek!) Ama ağlayabiliriz. İlk çalışma yeri olan Tarih Enstitüsü’nde ve son çalışma yeri olan Károli Gáspár Reform Kilisesi Üniversitesi’nde ona kederle veda etmekte özgürüz. János, huzur içinde yat!

Budapeşte, Farkasréti Mezarlığı, 9 Ekim 2023″

Kaynak: https://fodorpal.abtk.hu/ (Çeviri: Hungarolog Onur Şahin)

Sándor Petőfi’nin Seçme Şiirlerinden Oluşan Kitabın Tanıtımı Ankara’da Yapıldı

Macarların ulusal şairi Sándor Petőfi’nin 200. doğum yıldönümüne ithafen Everest Yayınları tarafından yayımlanan ve şairin Macarca’dan çevrilen ilk ve en kapsamlı seçme şiirlerinden örnekleri içeren kitabının tanıtımı 4 Ekim 2023 Çarşamba akşamı Ankara’da gerçekleştirildi. “Casa Italia” İtalyan Dostluk Derneği Konferans Salonu’nda Dernek Başkanı Musa Toprak’ın başkanlığında gerçekleştirilen ve Türk-Macar Dostluk Derneğinin de katkısıyla düzenlenen etkinlikte kitabın editörleri Balázs Szőllősy ve Sevgi Can Yağcı Aksel’in kısa sunumlarının ardından esere şiir çevirileriyle katkıda bulunan Ayşe Öz, Gökhan Karataş, Edanur Çağlar ve Açelya Demir Türkçeye çevirdikleri şiirleri okudular. Petőfi şiirleri çevirmeni Dursun Ayan ve Dernek Başkanımız Tosun Saral’ın da kısa bir konuşma yaptıkları programın sonunda Macaristan’ın Ankara Büyükelçisi Viktor Mátis de hazır bulundu. Tanıtıma Türk-Macar Dostluk Derneğinin üyeleri, Ankara Üniversitesi DTCF Macar Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim elemanlarıyla öğrencileri, Macaristan Büyükelçiliği diplomatlarının yanı sıra ünlü Macar etnolog ve Türkolog Júlia Bartha ile Ankara’da eğitim gören Macar öğrenciler ve Macar kültürüne ilgi duyan kimseler ilgi gösterdiler.

Sandor Petöfi Şiir Kitabı Lansmanı

Everest Yayınları’ndan çıkan ve Macar vatan Şairi Sandor Petöfi’nin seçme şiirlerinden oluşan kitabın tanıtımı 4 Ekim 2023 Çarşamba akşamı “Casa İtalia” İtalyan Kültür Merkezi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecektir. Türk-Macar Dostluk Derneğinin de destek verdiği bu etkinliğe tüm meraklılar ve edebiyatseverler davetlidir.

Ankara’da Macar İzleri temalı şehir turu düzenlendi

Macaristan Büyükelçiliği, Macar-Türk kültür mirasının tanıtılması maksadıyla Başkent Ankara’da şehir turu tertipledi.

Ankara’da Macaristan’ın Büyükelçiliği, Türk ve Macar kültürünün karşılıklı tanıtılması için bir şehir turu düzenledi.


Macaristan’ın Ankara’daki Büyükelçisi Viktor Matis’in liderliğinde, elçilik personeli ve davetlilerin eşlik ettiği tura, Türk-Macar Dostluk Derneği de destek verdi.

Tur kapsamında, Ankara Üniversitesi’nin Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Etnografya Müzesi ve eski Macar Büyükelçiliği gibi önemli mekanlar gezildi.


Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nden Doç. Dr. Emre Saral ve Büyükelçi Matis, bu ziyaretler sırasında, Türkiye ile tarihsel bağları olan Macar şahsiyetler hakkında bilgilendirmelerde bulundu.


Büyükelçi Matis, iki ülke arasındaki üniversitelerde “Türkoloji” ve “Hungaroloji” bölümlerinin varlığına dikkat çekerek, iki ülke arasındaki ilişkilerin çok olumlu olduğunu belirtti.

Ayrıca, Matis, elçilik olarak gelecek yıl çeşitli kültürel aktivitelerin düzenleneceğini açıkladı.

Haber ve Fotoğraflar: AA

Avusturya-Macaristan İmparatoriçesi Sissi’nin Trajik Ölümü

*Çeviri için değerli dostumuz Hungarolog Onur Şahin’e teşekkür ederiz.

Bundan 125 yıl önce bir İtalyan anarşist, kendisini Macar olarak gören Macaristan’ın sevgili Kraliçesi Elisabeth Wittelsbach‘ı, nam-ı diğer Sissi‘yi öldürdü. Bu yazıda Kraliçe’nin öldürülmesini çevreleyen koşulları inceleyecek ve ölümünden sonra oluşan kültü keşfedeceğiz.

Macaristan Kraliçesi Elisabeth Wittelsbach

Düşes Elisabeth Amalie Eugenie olarak 24 Aralık 1837 tarihinde Bavyera’da doğan Elisabeth, hem Avusturya İmparatoriçesi hem de Macaristan Kraliçesi‘ydi. İmparatoriçe Elisabeth, Habsburg İmparatoru ve Macaristan Kralı I. Franz Joseph’in eşiydi. İlk görüşte aşkla birbirlerine bağlandılar ancak 1854 yılında evlendikten kısa süre sonra sert Viyana saray hayatı ve imparatoriçenin kayınvalidesiyle yaşadığı çatışmalar nedeniyle gölgelendi. Elisabeth saray hayatından kaçmak için sık sık seyahat ediyordu. Bu nedenle 1898’de trajik bir suikasta kurban gittiği İsviçre’ye seyahat etti.

Macaristan Kraliçesi Sissi

Bir Yanlış Anlaşılmanın Kurbanı

Sissi ve Macar arkadaşı Ida Ferenczy, Eylül 1898’de İsviçre’nin Cenevre kentine geldi. İtalyan bir anarşist olan Luigi Luccheni, bu sırada şehri ziyaret edecek olan Orleans Prensi Philip’e suikast düzenlemek amacıyla şehirde bulunuyordu.

Luigi Luccheni

Luccheni’nin amacı, kurbanın kimliğine bakmaksızın bir aristokratın, tercihen kraliyet ailesinden birinin kanını dökmekti. Prens tarafından planlanan gezi iptal edildi ve genç adam Cenevre’de yönsüz kaldı. Daha sonra Macaristan Kraliçesi İmparatoriçe’nin İsviçre’de bulunduğu haberini aldı. Dikkat çekmemeye çalışmasına rağmen, varlığı İsviçre gazeteleri tarafından sansasyonel bir şekilde haberleştirildi. Kraliçe’nin hayatı bir magazin haberi yüzünden trajik bir şekilde etkilendi. Sissi aslında birkaç haftadır tıbbi tedavi için Montrö’de bulunuyordu. 9 Eylül’de refakatçisiyle birlikte Cenevre’ye gitmiş ve bir gece burada kalmıştı.

Luigi Luccheni önceki eylemlerinin sonuçsuz kaldığını düşündü ve bunun yerine Elizabeth’i hedef almaya karar verdi. 10 Eylül 1898 tarihinde Sissi Montrö’ye dönmek üzere Cenevre Gölü’nü geçen bir teknedeyken, suikastçı çoktan onu izliyordu. Fırsattan istifade ederek Sissi’nin yanına atladı ve keskin bir eğeyi göğsüne sapladı. Daha sonra bu darbenin İmparatoriçe’nin kalbini deldiği anlaşıldı.

Sissi yere yığılmış ancak kargaşa sırasında birinin onu ittiğini düşünerek hızla ayağa kalkmıştır. Ancak korsesini gevşettiklerinde önemli miktarda kanla karşılaşmışlardır. Derhal otele geri götürülmüş ve tıbbi müdahalede bulunulmuş ancak ne yazık ki kısa bir süre sonra vefat etmiştir. Kraliçe zamanında ameliyat edilmiş olsaydı, o dönemin tıbbi kısıtlamaları göz önüne alındığında bile hayatının kurtarılabileceğine inanılıyor.

Hayal kırıklığına uğramış suikastçı

Suikastçı Luccheni yoldan geçenler tarafından yakalandı ve derhal polis tarafından gözaltına alındı. Kraliçenin öldüğünü öğrenince büyük bir memnuniyet duyduğunu ifade etti. Suikast anarşistler arasında bile tartışmalara yol açtı. Anarşist medya, siyasette aktif rol oynamayan bir imparatoriçenin ortadan kaldırılmasının gereksiz olduğunu düşünerek cinayet hakkında karışık duygular sergiledi. Luiggi Luccheni beklenen takdiri görmedi. Mahkeme onu tehlikeli bir anarşist suikastçı olarak görmek yerine akıl hastası olarak değerlendirdi ve idam yerine hapse mahkum etti, daha sonra da kendini astı.

Sissi kültü

Kraliçe Sissi’nin vefatı tüm monarşi için büyük bir şok oldu. Macaristan‘da onun anısına özel bir anma töreni düzenlendi. 20. yüzyılda Sissi’nin karakteri etrafında hatırı sayılır bir takipçi kitlesi oluştu.

Kraliçe'nin cenaze töreni

Macaristan‘ın dört bir yanındaki çok sayıda kasaba ve caddeye onun adı verilmiştir. Budapeşte’deki Elisabeth Köprüsü, Pesterzsébet Bölgesi, János Tepesi’ndeki gözetleme kulesi ve Komárom’daki Elisabeth Köprüsü bu tür yerler arasındadır. Ayrıca Elisabeth’in ikonik statüsünü anan çeşitli kamusal heykeller, romanlar, filmler ve oyunlar da bulunmaktadır.

“Büyük Halk Masalı Anlatıcısı” olarak tanınan ünlü Macar yazar Elek Benedek, Kraliçe Elisabeth’in ölümünün ardından ulusun duyduğu üzüntüyü dile getirdi: “Biz onun başına bir taç koyduk, o ise bize kalbini verdi.”

Kaynak: https://dailynewshungary.com/the-habsburg-queen-who-gave-her-heart-to-the-hungarians/