İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Prof. Dr. Mekki Şerif Baştav (1913-2010)

TÜRK YURDU Aralık 2010 Cilt: 30 | Sayı : 280

PORTRE: PROF.DR. MEKKİ ŞERİF BAŞTAV
Ayşe D. KUŞÇU

Mekki Şerif Baştav, 1913 yılında (Hicrî 1329) Abbas ve Nefise (Güzey) çiftinin ilk çocukları olarak Konya’nın Beyşehir ilçesinde dünyaya geldi. Çocukluk çağı, Osmanlı Devleti’nin ve Türk milletinin zor yıllar yaşadığı bir döneme denk gelmişti. Mekki Şerif de bu acı dolu yıllardan payına düşeni almıştı. Babası Abbas Bey’in Çanakkale’ye gönderilmek üzere askere alındığı sırada, kendisi henüz iki yaşında idi. Çanakkale Savaşı’nın sona ermesinden sonra Irak cephesine gönderilen Abbas Bey’den bir daha haber alınamamıştır. Böylece Mekki Şerif, daha henüz üç yaşında iken babasız kalmıştır. I. Dünya Savaşı sonunda, Mısır ve Hindistan’dan gelen esirler olması sebebiyle, Mekki Şerif de dört yaşına kadar babasının geri döneceği umuduyla onu beklemiştir. Çanakkale Savaşı’nda Mekki Şerif’in ailesinden 18 yaşında iki genç daha şehit olmuştur. Mekki Şerif’in babası askere gittikten altı ay sonra dünyaya gelen kardeşi Cemal de beş yaşında iken, İstiklâl Savaşı (1921) esnasında kızamıktan vefat etmiştir. Kardeşi Cemal ile aynı anda kızamık olan Mekki Şerif, hastalığı yenmiş ancak kardeşi Cemal, bu hastalığa yenik düşmüştür.[1] Böylece çocuk yaşta savaş yıllarının bütün ızdırabını hissederek büyüyen Mekki Şerif, ilerideki hayatında vatan ve millet sevgisinde o derece büyük hisler besleyerek yetişmiş ve hizmet etmiştir.

Mekki Şerif, eğitim ve öğretimine doğduğu yer olan Beyşehir’de başlamıştır. 1926 yılında Beyşehir Merkez İlkokulunu pekiyi derece ile bitirmiş, ancak küçük yaşta babasız kalmanın ve ülkenin içinde bulunduğu durumun oluşturduğu şartlar sebebiyle, çok sevdiği eğitim hayatını kesintisiz devam ettirememiştir. Onun okuma arzusu ve hayali, 3 yıl sonra Konya Erkek Öğretmen Okuluna parasız yatılı öğrenci olarak girmek suretiyle gerçekleşmiştir. Mekki Şerif, 1929 yılından 1934 yılına kadar 5 yıl Konya Öğretmen Okulu’nda eğitim gördükten sonra, öğrenci sayısının artması ve okul binasının yetersiz kalması sebebiyle, İstanbul Öğretmen Okulu’na nakledilmiştir. O dönemde Haydar Paşa Lisesi ile aynı binada eğitim ve öğretim veren İstanbul Öğretmen Okulu’ndan da 1935 yılında mezun olmuştur.[2] Osmanlı Devleti’nin son dönemine şahit olmak gibi bir talihsizlik yaşayan Mekki Şerif, aynı zamanda Cumhuriyet’in ilk yıllarına ve bu dönemde yaşanan değişme ve gelişmelere de şahit olmak gibi bir bahtiyarlık yaşamıştır. Soyadı Kanunu’ndan sonra “Baştav” aile ismini alan Mekki Şerif, bu tarihten sonra daha çok ikinci ismi ve soy ismi ile tanınacaktır.[3]

O dönemde yetişmiş müteallim (eğitimli, aydın) pek çok akranı gibi çevresinde olup bitenlere ilgili, gelişmeleri yakından takip eden Şerif Baştav, 1935 yılında İstanbul Öğretmen Okulunda okurken, arkadaşları vasıtasıyla, henüz yeni kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ne parasız yatılı öğrenci alınacağını haber almıştır. Bunun üzerine 1935’te açılan giriş imtihanlarına katılmış ve hatta imtihanda ne sorulacağını önceden tahmin etmiş ve bu tahmininde de yanılmamıştır. Bu sorular şunlardır: Türk Dilinin dünya dilleri arasındaki mevkii nedir? Türkiye coğrafyasının özellikleri nelerdir? Hititler hakkında bildiklerinizi yazınız?[4] Bu üç soru Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne ilk giren öğrencilere sorulan sorular idi. Şerif Baştav, imtihan sonunda arkadaşlarına: “Eğer kâğıtları okurlarsa ben imtihanı kazandım” demiştir.[5] İmtihandan sonra İstanbul Öğretmen Okulu’ndan mezun olan Baştav, ilk olarak İsparta’ya bir köy okuluna tayin edilmiştir. Fakat Baştav’ın aklı, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi giriş imtihanı sonuçlarındadır. Isparta’dan almış olduğu bir rapor ile İzmir’e tayin edilmiştir. İzmir’e gitme hazırlığı içinde olan Şerif Baştav, Beyşehir’e döndüğünde kendisine bir telgraf gelmiştir. Bir arkadaşı tarafından gönderilen bu telgrafta; girmiş olduğu imtihanda başarılı olarak Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi’ne parasız yatılı öğrenci olarak kabul edildiği bildirilmiştir.[6] Bu haber, Şerif Baştav’ın hayatında bir dönüm noktası olmuştur. O, artık Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin ilk öğrencilerinden biridir. Şerif Baştav’ın genç Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senetlerini gün ışığına çıkaran ve keşfeden bilim neferleri arasına katılması bu tarihten sonra olmuştur. Kısacası o, babası Çanakkale’de şehit olan bir diğer tarihçimiz Mehmet Altay Köymen’in ifadesiyle; babasının Çanakkale’de kılıçla, süngüyle yaptığı vatan savunmasını kalemle yapanlar arasına katılmıştır.

Prof.Dr. Şerif Baştav gibi müstesnâ şahsiyetlerin yetişmesini sağlayacak olan Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi, 9 Ocak 1936 tarihinde Türk Ocağı’nda Atatürk’ün de katıldığı sade bir törenle açılır ve eğitim ve öğretim faaliyetlerini Büyük Evkaf Apartmanı 4. Katta sürdürmeye başlar.1938 yılında inşasına başlanan bu günkü fakülte binasının 1940 yılında tamamlanmasıyla buraya taşınan fakülte, ilk mezunlarını da 1940 yılında verir. Şerif Baştav da hem bu fakülte’nin hem de fakülte bünyesinde kurulan Hungaroloji (Rásonyi), Ortaçağ Tarihi (Köprülü)[7] kürsüsünün ilk mezunları arasındadır.[8]

Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin kuruluşu ile faaliyete geçen ve ilk kurulan kürsülerden olan Hungaroloji Enstitüsü[9], Atatürk’ün arzu ve direktifleriyle, 1870 gibi ülkemize göre çok erken bir dönemde Macaristan’da kurulan Türkoloji Bölümü’nün Türkoloji ve Türk tarihiyle ilgili çalışmalarını Türkiye’de tanıtmak ve Macar bilim çevreleriyle işbirliği sağlamak amacıyla açılmıştı. Türk dili ve Türk tarihi çalışmalarına katkıda bulunacak bilim adamları yetiştirmek üzere faaliyete geçen kürsünün başına yine Atatürk’ün isteği ile kürsü kurucusu ve hocası olarak ünlü Macar Türkolog ve kütüphanecisi Prof. Dr. László Rásonyi getirilmiştir. Hungarolojinin kuruluşunda çok büyük emeği olan Prof. Dr. Rásonyi, Hungaroloji Kütüphanesi’nin kurulmasında da büyük rol oynamış ve çok emeği geçmiştir.[10] Bu büyük âlimin Türkiye’ye gelmesinde o dönem Macar Eğitim Bakanı olan ünlü tarihçi Bálint Hóman’ın büyük payı olmuştur. Ancak Prof. Rásonyi 1942 yılında Macaristan’a dönmüş, yerine 1943 yılında Tibor Halasi Kún gelmiştir.[11]

Hungaroloji kürsüsünün ilk öğrencileri yatılı olarak, Prof. Dr. Şerif Baştav ile birlikte Ahat Ural Bikkul ve Prof. Dr. Ahmet Temir, gündüzlü olarak ise, Büyük Nâzım, Küçük Nâzım, Behçet Taner ve Prof. Dr. Tayyib Gökbilgin idi. Bu öğrencilere daha sonra Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu ve Ziya Tugal katılmışlardır. Celile Batur ise, yardımcı dersleri için Hungarolojiye devam etmiştir.[12]

Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ni başarı ile tamamlayan Şerif Baştav’ın mezuniyetinden hemen sonra fakülte yönetimi tarafından Macaristan’a gönderilmek istenmişse de savaş nedeniyle gönderilememiştir. Ancak aynı zamanlarda İstiklâl Savaşı komutanlarından, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile tanışan ve kendisine fakülte ve akademik çalışmalar hakkında bilgi veren Şerif Baştav, kendisinin yakın ilgi ve teveccühü ile karşılaşmış ve İsmet Paşa’nın telkinleri ile kendisi için 1942 yılında özel bir Bakanlar Kurulu kararı çıkarılarak Macaristan’a doktora çalışmaları yapmak üzere gönderilmiştir.[13] Bu arada fakültede öğrenci iken kaynak dili olarak Latince alan Şerif Baştav, 1941 yılında Fransızca’dan Devlet Lisan İmtihanını kazanmıştır.[14]

1942 yılında Macaristan’a giden Baştav, doktora çalışmalarını dünyaca ünlü Macar bilim adamlarının yanında tamamladı. Türkoloji dersleri için Németh, Osmanlı Tarihi için Fekete, İç Asya Tarihi için Ligeti, Bizans Filolojisi için ise, Moravcsik’in derslerine devam etti. II. Dünya Savaşı 1944-45 yıllarında bütün şiddetiyle Macaristan’ı etki altına almıştı. Buna rağmen Şerif Baştav, sebat ederek yurda dönmedi. Macaristan’da kaldı ve doktora çalışmasını 1947 yılı Temmuz’unda Moravcsik’in yanında tamamladı. Baştav’ın doktora jurisinde Moravcsik, Ligeti ve Németh bulundu. Doktora tezi olarak da Fatih’in saray ve ordu teşkilatına dair 15. Yüzyıl sonuna ait anonim bir Yunanca metin üzerinde çalıştı. Baştav, sözü edilen bu Yunanca metnin tam tercüme ve değerlendirmesini yaparak bu çalışması ile “Yunan filolojisi doktoru” unvanını aldı. Prof. Baştav’ın doktora tezi, 1947 yılında Budapeşte’de, Fransızca olarak “Ordo Potrae”[15] adıyla yayımlandı.[16]

Németh ve Moravcsik’in Şerif Baştav için mezun olduğu sırada, Almanca öğrenmesinin gerekli olduğuna dair bir rapor vermeleri üzerine, Baştav’ın bir yıllığına Viyana’ya gönderilmesine karar verildi. Ancak bu sırada Viyana’nın işgal altında bulunması sebebiyle bir süre Budapeşte’de bekleyen Şerif Baştav, nihayet 1948 yılı Nisan’ında Viyana’ya gitti. O, süresinin bir kısmını Budapeşte’de bekleyerek geçirdiğinden 6 ay sonra eylül ayında Türkiye’ye döndü. Baştav, Milli Eğitim Bakanlığı adına yurt dışında tahsil gördüğünden, Bakanlık kendisini fakülteye devretti.

Şerif Baştav, 1948 yılı Ekim’inde fakültede, Hungaroloji Kürsüsü’nde öğretim görevlisi olarak vazifeye başladı. 1948 yılı yaz başında Meclis kararıyla görevine son verilen öğretim üyeleri arasında Tibor Halasi Kún ve Eckmann’ın da bulunması sebebiyle kürsü hocasız kaldı. 1948-51 yılları arasında Baştav, kürsüde tek kaldı ve Macar Dili, Macar Tarihi ve Macar Edebiyat Tarihi derslerini verdi. Baştav’ın 1951 yılında askere gidişiyle kürsü tekrar hocasız kaldı ve bu durum, onun 1952 yılı Kasımında askerden dönüşüne kadar devam etti. O zaman toplam öğrenci sayısı 10 kişiyi geçmeyen Hungaroloji Kürsüsü, 1955’te Baştav’ın tarih doçenti oluşu ve Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’ne tayiniyle bir süre yine hocasız kaldı.[17]

Şerif Baştav, 1957 yılında Humbolt Vakfı bursunu kazanarak Almanya’ya gitti. Münih’teki Avrupa’nın en eski ve en tanınmış Bizantinoloji kürsüsünde, Prof. Dölger’in seminerlerine katıldı ve ondan üç sömestrede “mit dem Erfolg” (başarı ile) vesikaları kazandı.[18] Baştav, Mart 1960’da yurda döndü. Bir süre sonra, o dönem ülkemizin içinde bulunduğu siyasi ve sosyal buhranın etkisiyle 27 Mayıs İhtilâlinde 147’lik oldu.[19] 1961 yılı başında ise, Gazi Eğitim Enstitüsü’ne tarih hocası olarak tayin edildi. Şerif Baştav, aynı yıl Bavyera İlimler Akademisi’nden kazanmış olduğu bir yıllık araştırma bursu ile tekrar Almanya’ya gitti.[20] 1962 yılı Martında 147’ler için çıkan aftan sonra yurda döndü ve Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Ortaçağ Kürsüsünde yeniden göreve başladı. Baştav, bu görevi ile birlikte Hungaroloji Kürsüsü’nde de ders vermeye devam etti.[21]

1963 yılına kadar hocasız kalan Hungaroloji Kürsüsü, Rásonyi’nin 1963’te Türkiye’ye dönmesiyle yeniden canlılık kazandı. 1971 yılına kadar yurdumuzda kalan Rásonyi zamanında, Kürsüde ayrıca bir yıl boyunca misafir hoca olarak Macar Osmanlı Tarihçisi Káldy Nagy, lektör (üniversite dışından olup da üniversitede ders okutan profesör) olarak da István Fekete görev yaptı.[22] Hungaroloji Kürsüsü’nün kuruluş döneminde yurdumuza gelen Rásonyi, bilimsel bir seviyeyi temsil etmiş, Baştav gibi iyi yetişmiş öğrenciler üzerinde büyük emeği olan bir bilim adamı idi. Kendisinin ikinci gelişinde sağlığı iyice bozulduğundan 1971’de Macaristan’a dönmek zorunda kaldı. Rásonyi’nin dönüşüyle boşalan Hungaroloji Kürsüsü Başkanlığı’na doktorasını Macaristan’da yapan ve doçentliğini de bu ülkede alan, çok iyi derecede Macarca bilen, Prof. Dr. Hasan Eren seçildi. Bu arada Münih’teki araştırmaları sırasında, Grekçe Anonim Osmanlı Tarihi’nin II. Murad devrine dair kaynaklarının tenkidini yapan ve bütün anonim metnini (1374- 1512) Türkçe tercümesi ile birlikte, bir önsöz yazarak neşreden Şerif Baştav, 1973’te profesör oldu.[23] 1974 yılında da kürsü başkanlığına seçildi. Bu tarihten sonra kürsüde tek başına kalan Prof. Dr. Şerif Baştav, Macar Dili, Macar Tarihi ve Macar Edebiyat Tarihi derslerini verdi. 1982 yılına kadar kürsünün başında bulunan Baştav’ın bu tarihte emekli olması ile kürsünün başkanlığına yeniden Prof. Dr. Hasan Eren seçildi. Prof. Eren de bu görevini 1986’daki emekliliğine kadar sürdürdü.[24]

Prof. Dr. Şerif Baştav’ın bilime ve milletine olan hizmet aşkı, emekli olduktan sonra da devam etti. O, 1983 yılında Harward Üniversitesi’nden kazandığı bir bursla Amerika’ya giderek Washington’daki Dumbarton Oaks kütüphanesinde sekiz buçuk ay çalıştı.[25] 1989’da daha önce üyesi olduğu Macar Yüksek Öğretmen Okulu’nun daveti üzerine Macaristan’a giderek orada ilk Osmanlı-Macar münasebetleri üzerine bir konferans verdi ve kendi sahasında üç ay araştırmalarda bulundu.[26]1991 yılı yaz aylarında ise, Macar İlimler Akademisi Başkanı Domokos Kosáry’nin daveti üzerine dört ay, kendi sahasında Akademi Kütüphanesi’nde araştırmalar yaptı.[27]

Prof. Baştav, 1991 yılından 2006 yılına kadar çeşitli aralıklarla da olsa, ilerlemiş yaşına rağmen, sağlığı elverdiği ölçüde Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde Bizans Tarihi dersleri verdi.[28]

Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Hungaroloji Kürsüsü’nden mezun olan pek çok öğrencinin ve hâlen kürsüde çalışan öğretim elemanlarının[29] yetişmesinde büyük emeği olan Prof. Dr. Şerif Baştav, çok sayıda eser ve makale kaleme almıştır. Kendisi yabancı dil öğrenme konusunda son derece kabiliyetli idi. Baştav, Modern dillerden Almanca, Fransızca, Macarca, Yunanca, Rusça ve İngilizce bilmekte idi.

Bütün ömrünü bilime adamış olan Prof. Dr. Şerif Baştav, 8 Ağustos 2010 tarihinde Ankara’da hayata veda etmiştir. 1954 yılında Necla Hanım ile hayatını birleştirmiş olan Baştav’ın, Sencer isminde bir oğlu ve Leylâ isminde bir kızı vardır.

Prof. Dr. Şerif Baştav, Osmanlı Devleti’nin son dönemi ile yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönemlerinde yetişmiş olan Prof. Dr. Fuad Köprülü, Prof. Dr. Mehmet Altay Köymen, Prof. Dr. Osman Turan ve burada isimlerini zikredemediğimiz daha nice rahmetli bilim adamı ve tarihçilerimiz ile ortak bir özelliğe sahipti. Bu özellik hiç şüphesiz derecesi ve tarifi imkânsız bir vatan sevgisi ile yoğrulmuş özveri idi. Prof. Baştav, bu duygu ile şairin tabiriyle ömrünün son demine kadar çalışmış ve pek çok eser kaleme almıştır. Bunlar;

1 ) Ordo Potrae, Description Grecque de la Porte et de l’armée du Sultan Mehmed II
2 ) 16. Asırda Yazılmış Grekçe Anonim Osmanlı Tarihi, Giriş ve Metin (1373-1512)
3 ) 16. Asırda Yazılmış Grekçe Anonim Osmanlı Tarihi, Murad Devri (1421-1451)
4 ) Atilla ve Hunları (Prof. Dr. Baştav, Gy Németh’in bu eserini Macarca’dan Türkçe’ye çevirmiştir.)
5 ) Bizans İmparatorluğu Tarihi, Son Devir (1261-1461), Osmanlı-Türk Bizans Münasebetleri
6 ) Osmanlı Türk Macar Münasebetlerinde İlk Devir (1456’ya kadar)
7 ) Büyük Hun Kağanı Atilla
8 ) Türk-Macar Münasebetleri

Prof. Dr. Şerif Baştav’ın bunlardan başka çeşitli dergilerde yayımlanmış çok sayıda makalesi, tebliği, tercümesi, tenkit, tahlil ve tanıtım yazıları bulunmaktadır.[30] Prof. Dr. Şerif Baştav, son yıllarında Mihail Dukas’ın Bizans Tarihi’nin yeni bir çevirisini yapmış ve bunun neşrini beklemekte idi, ancak ömrü vefa etmedi. Prof. Dr. Şerif Baştav’ın sahip olmuş olduğu sağlam bilimsel alt yapı, Hungarolojiye ve Türk Tarihine yapmış olduğu hizmetler, yetiştirdiği öğrenciler ve geride bıraktığı eserler, şüphesiz, bir bilim adamı olarak, kendisinin gelecek nesillere örnek olabilecek yönleridir. Baştav’ın bu yüksek bilimsel seviyesinin yanı sıra, örnek teşkil edebilecek bir diğer yönü de sahip olduğu karakter ve mizacıdır. O, inandığı ve doğru bildiği konuları sonuna kadar savunan, milli meselelerde asla taviz vermeyen mağrur bir kişiliğe sahipti.

Yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi; Baştav, belki de vatanımızın ve milletimizin istiklâl ve istikbalinin tehlikede olduğu bir dönemde yetiştiği için, vatan ve millet söz konusu olduğunda; eğilmez, bükülmez bir vakarlılıkla kararlı ve dimdik dururdu. Gerek üyesi olduğu Türk Kültürü’nü Araştırma Enstitüsü’nde, gerekse Türk Ocağı’nda dostları ve çevresindekiler ile yapmış olduğu sohbetlerde onun bu sağlam karakteri, Türk’e ve Türklüğe olan hissiyatı, Atatürk’e olan sevgisi gerçekten de genç nesillere daima örnek olacak nitelikte idi.

[1] “Prof. Dr. Mekki Şerif Baştav’ın Hâl Tercümesi”, Türk Kültürü Araştırmaları (Prof. Dr. Şerif Baştav Armağanı), Yıl: XXV/2 (1987),Ankara 1988, s.V; Prof. Dr. Şerif Baştav, Makaleler, (Haz: E.Semih Yalçın-Emine Erdoğan), Ankara 2005, c.I, s.1.
[2] Prof. Dr. Mekki Şerif Baştav’ın Hâl Tercümesi, s.V; BAŞTAV, Makaleler, c.I, s.2
[3] Kafkas kökenli bir aileden gelen Mekki Şerif, esasen Galgay kabilesi Beştoy boyundandır. Kafkaslar’daki Beştoy Dağları’ndan gelen bu isim, Türkçe ünlü uyumuna uymadığı için Mekki Şerif, kuzey lehçelerinde dağ anlamına gelen “tav” kelimesinden türeterek “Baştav” soyadını almıştır. (Prof. Baştav’ın ailesi tarafından verilen malumat)
[4] Bu sorular, Atatürk’ün “Milli Kültür” politikasında dil, tarih ve coğrafya unsurunun önemine ve sözü edilen Fakültenin bu amaçla kurulduğuna dair veciz bir örnektir.
[5] BAŞTAV, Makaleler, c.I, s.2.
[6] BAŞTAV, Makaleler, c.I, s.2; Ejder Gökmen Aksakallı, Hayatı ve Eserleriyle Prof. Dr. Şerif Baştav, Gazi Üniv. Fen-Edebiyat Fak. Tarih Bölümü, Lisans Bitirme Tezi, Ankara 2002, s.11-12.
[7] O dönemde Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi bünyesinde yer alan kürsüler (bölümler) daha çok kürsü başkanlarının adıyla anılırlardı.
[8] Hicran Akın, Prof. Dr. Şerif Baştav’ın Hungaroloji’ye Hizmetleri, Türk Kültürü Araştırmaları (Prof. Dr. Şerif Baştav Armağanı), Yıl: XXV/2 (1987), Ankara 1988, s.1.
[9] Enstitü, bu gün Hungaroloji Anabilim Dalı olarak anılmakta olup, Batı Dilleri ve Edebiyatı Bölümüne bağlıdır.
[10] AKIN, a.g. m., s.1; BAŞTAV, Makaleler, c.I, s.3.
[11] AKIN, a.g. m., s.2.
[12] AKIN, a.g. m., s.1; BAŞTAV, Makaleler, c.I, s.3.
[13] Prof. Baştav’ın ailesi tarafından verilen malumat.
[14] Prof. Dr. Mekki Şerif Baştav’ın Hâl Tercümesi, s.V.
[15] Ordo Potrae , Description Grecque de la Porte et de l’armée du Sultan Mehmed II., éditée, traduite et commentée par Şerif Baştav, Budapest 1947.
[16] AKIN, a.g. m., s.2; BAŞTAV, Makaleler, c.I, s.4.
[17] AKIN, a.g. m., s.2-3; BAŞTAV, Makaleler, c.I, s.4-5.
[18] Prof. Dr. Mekki Şerif Baştav’ın Hâl Tercümesi, s.VI.
[19] 27 Mayıs 1960 İhtilalinde Üniversitelerden uzaklaştırılan 147 öğretim üyesinin maruz kaldığı bu duruma 147’ler olayı denilmiştir.
[20] Prof. Dr. Mekki Şerif Baştav’ın Hâl Tercümesi, s.VI.
[21] AKIN, a.g. m., s.3; BAŞTAV, Makaleler, c.I, s.5.
[22] AKIN, a.g. m., s.3.
[23] Prof. Dr. Mekki Şerif Baştav’ın Hâl Tercümesi, s.VI.
[24] AKIN, a.g. m., s.3-4.
[25] Prof. Dr. Mekki Şerif Baştav’ın Hâl Tercümesi, s.VI.
[26] BAŞTAV, Makaleler, c.I, s.6.
[27] AKSAKALLI, a.g.t., s.15-26.
[28] Prof. Baştav, o dönemlerde ilerlemiş yaşına rağmen oldukça keskin bir hafızaya sahipti. Ülke meseleleri ile ilgilenir, yorumlar yapar ve hatta çözüm yolları önerirdi. Öğrencilerine çalışmanın, bilim adamı olmanın, ülkeye ve milletine hizmet etmenin öneminden bahsederdi. Toplumun cehaletinden yakınır ve kendi dönemine nazaran değişen değer yargılarını hicvederdi. Buna rağmen O, Türk milletine ve bütünüyle Türk Dünyasına takdire şayan bir hisle bağlıydı. Bir asra tanıklık eden bu büyük âlim, 1991’li yıllarda bağımsızlığını yeni yeni kazanan veya henüz kazanmakta olan Türk dünyasını ilgi ile takip ederdi. Balkan Savaşları esnasında ve sonrasında Sovyet Rusya’daki Türk halklarının Türkiye Türklüğü için yapmış oldukları fedakârlıklardan ve Türklük ile ilgili benzeri hazin olaylardan bahsederken gözleri dolardı. (Öğrencisi Dr. Ayşe Dudu KUŞÇU)
[29] Halen Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Hungaroloji Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Prof. Dr. Hicran (Akın) Yusufoğlu da Prof. Dr. Şerif Baştav’ın öğrencisi olmuştur.
[30] Prof. Dr. Şerif Baştav’ın eserlerinin tamamı için bkz. BAŞTAV, Makaleler, c.I,II ve III.