*Çeviri için değerli dostumuz Hungarolog Onur Şahin’e teşekkür ederiz.
Bundan 125 yıl önce bir İtalyan anarşist, kendisini Macar olarak gören Macaristan’ın sevgili Kraliçesi Elisabeth Wittelsbach‘ı, nam-ı diğer Sissi‘yi öldürdü. Bu yazıda Kraliçe’nin öldürülmesini çevreleyen koşulları inceleyecek ve ölümünden sonra oluşan kültü keşfedeceğiz.
Düşes Elisabeth Amalie Eugenie olarak 24 Aralık 1837 tarihinde Bavyera’da doğan Elisabeth, hem Avusturya İmparatoriçesi hem de Macaristan Kraliçesi‘ydi. İmparatoriçe Elisabeth, Habsburg İmparatoru ve Macaristan Kralı I. Franz Joseph’in eşiydi. İlk görüşte aşkla birbirlerine bağlandılar ancak 1854 yılında evlendikten kısa süre sonra sert Viyana saray hayatı ve imparatoriçenin kayınvalidesiyle yaşadığı çatışmalar nedeniyle gölgelendi. Elisabeth saray hayatından kaçmak için sık sık seyahat ediyordu. Bu nedenle 1898’de trajik bir suikasta kurban gittiği İsviçre’ye seyahat etti.
Bir Yanlış Anlaşılmanın Kurbanı
Sissi ve Macar arkadaşı Ida Ferenczy, Eylül 1898’de İsviçre’nin Cenevre kentine geldi. İtalyan bir anarşist olan Luigi Luccheni, bu sırada şehri ziyaret edecek olan Orleans Prensi Philip’e suikast düzenlemek amacıyla şehirde bulunuyordu.
Luccheni’nin amacı, kurbanın kimliğine bakmaksızın bir aristokratın, tercihen kraliyet ailesinden birinin kanını dökmekti. Prens tarafından planlanan gezi iptal edildi ve genç adam Cenevre’de yönsüz kaldı. Daha sonra Macaristan Kraliçesi İmparatoriçe’nin İsviçre’de bulunduğu haberini aldı. Dikkat çekmemeye çalışmasına rağmen, varlığı İsviçre gazeteleri tarafından sansasyonel bir şekilde haberleştirildi. Kraliçe’nin hayatı bir magazin haberi yüzünden trajik bir şekilde etkilendi. Sissi aslında birkaç haftadır tıbbi tedavi için Montrö’de bulunuyordu. 9 Eylül’de refakatçisiyle birlikte Cenevre’ye gitmiş ve bir gece burada kalmıştı.
Luigi Luccheni önceki eylemlerinin sonuçsuz kaldığını düşündü ve bunun yerine Elizabeth’i hedef almaya karar verdi. 10 Eylül 1898 tarihinde Sissi Montrö’ye dönmek üzere Cenevre Gölü’nü geçen bir teknedeyken, suikastçı çoktan onu izliyordu. Fırsattan istifade ederek Sissi’nin yanına atladı ve keskin bir eğeyi göğsüne sapladı. Daha sonra bu darbenin İmparatoriçe’nin kalbini deldiği anlaşıldı.
Sissi yere yığılmış ancak kargaşa sırasında birinin onu ittiğini düşünerek hızla ayağa kalkmıştır. Ancak korsesini gevşettiklerinde önemli miktarda kanla karşılaşmışlardır. Derhal otele geri götürülmüş ve tıbbi müdahalede bulunulmuş ancak ne yazık ki kısa bir süre sonra vefat etmiştir. Kraliçe zamanında ameliyat edilmiş olsaydı, o dönemin tıbbi kısıtlamaları göz önüne alındığında bile hayatının kurtarılabileceğine inanılıyor.
Hayal kırıklığına uğramış suikastçı
Suikastçı Luccheni yoldan geçenler tarafından yakalandı ve derhal polis tarafından gözaltına alındı. Kraliçenin öldüğünü öğrenince büyük bir memnuniyet duyduğunu ifade etti. Suikast anarşistler arasında bile tartışmalara yol açtı. Anarşist medya, siyasette aktif rol oynamayan bir imparatoriçenin ortadan kaldırılmasının gereksiz olduğunu düşünerek cinayet hakkında karışık duygular sergiledi. Luiggi Luccheni beklenen takdiri görmedi. Mahkeme onu tehlikeli bir anarşist suikastçı olarak görmek yerine akıl hastası olarak değerlendirdi ve idam yerine hapse mahkum etti, daha sonra da kendini astı.
Sissi kültü
Kraliçe Sissi’nin vefatı tüm monarşi için büyük bir şok oldu. Macaristan‘da onun anısına özel bir anma töreni düzenlendi. 20. yüzyılda Sissi’nin karakteri etrafında hatırı sayılır bir takipçi kitlesi oluştu.
Macaristan‘ın dört bir yanındaki çok sayıda kasaba ve caddeye onun adı verilmiştir. Budapeşte’deki Elisabeth Köprüsü, Pesterzsébet Bölgesi, János Tepesi’ndeki gözetleme kulesi ve Komárom’daki Elisabeth Köprüsü bu tür yerler arasındadır. Ayrıca Elisabeth’in ikonik statüsünü anan çeşitli kamusal heykeller, romanlar, filmler ve oyunlar da bulunmaktadır.
“Büyük Halk Masalı Anlatıcısı” olarak tanınan ünlü Macar yazar Elek Benedek, Kraliçe Elisabeth’in ölümünün ardından ulusun duyduğu üzüntüyü dile getirdi: “Biz onun başına bir taç koyduk, o ise bize kalbini verdi.”
Kaynak: https://dailynewshungary.com/the-habsburg-queen-who-gave-her-heart-to-the-hungarians/










Tarihçi, Türkolog, diplomat Büyükelçi János Hóvári, 5 Ağustos 2023 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucunda hayatını kaybetti. 1955 yılında Kiskorpád’da doğan Hóvári, Lisans eğitimini ELTE Üniversitesi tarih ve kütüphanecilik bölümlerinde 1979 yılında tamamlayarak, 15.-17. Yüzyıl Osmanlı tarihi üzerine uzmanlaştı. Lisans eğitimini ELTE Üniversitesi tarih ve kütüphanecilik bölümlerinde 1979 yılında tamamlayan Hóvári, 15.-17. Yüzyıl Osmanlı tarihi üzerine uzmanlaştı. 1979-1992 yılları arasında Macar Bilimler Akademisinde araştırmacı olarak çalışan Hóvári, 1992 yılında Dışişleri Bakanlığına girerek burada sözcü, daire başkanı, müsteşar vekilliği gibi görevlerde bulundu. 2000-2004 yıllarında İsrail, 2012-2014 yıllarında Türkiye ve eşzamanlı olarak Kuveyt Büyükelçiliği yaptı. 2010-2012 yıllarında 2 yıl süreyle Macaristan Küresel İşlerden Sorumlu Devlet Müsteşarı olarak çalıştı. Diplomatik faaliyetlerinin yanı sıra Türkoloji, Ortadoğu ve Macar tarihi üzerine çok sayıda makale yayımladı. Peç Üniversitesi, Budapeşte Corvinus Üniversitesi, Károli Gáspár Üniversitesinde tarih dersleri verdi. 2016 yılında Miklós Zrínyi–Zigetvar 2016 Anma Yılı Anma Komisyonunda komisyon başkanı olarak çalışarak Kanuni Sultan Süleyman’ın bir zamanlar Szigetvár’in Türbék mevkiinde bulunan türbesiyle ilgili araştırma faaliyetlerinin yöneticiliğini yaptı. Szigetvár’ın fahrî hemşehrisi olarak onurlandırıldı. 2018 yılından vefatına dek Macaristan ve Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi arasındaki ilişkilerin koordinatörü olarak görev yaptı. Hóvári, 2020 yılından bu yana diplomat/büyükelçi olarak Türk Konseyi/Türk Devletleri Teşkilatı’nın Budapeşte Temsilciliği Bürosunun başkanlığını üstlenmekteydi. 1989 yılında kurulan Macar–Türk Dostluk Derneği kurucu üyelerinden olup, 1992 yılına kadar Derneğin genel sekreterliğini üstlenmişti. Macar alim ve devlet adamı 68 yaşındaydı.






